1 Ocak 2008 Salı

Ben bir röportaj okur severim.


YANLIŞ İNSANA DUYULAN AŞK BİLE HİÇ AŞIK OLMAMAKTAN İYİDİR

"Bütün aşkların özü, Tanrı'ya duyulan aşk. Ama aşk, aşktır. Mevlânâ diyor ki: "Gönlünde aşk olsun da neye karşı olursa olsun." Yanlış insana duyulan aşk bile hiç aşık olmamaktan iyidir. Bir kadına ya da bir erkeğe duyduğun aşkla, Tanrı'ya duyduğun aşkı ayırmak mümkün değil. Çok sevdiğin bir insanın gözüne baktığında, onun gözünde gördüğün o ışık, Tanrı'nın yansımasıdır. Kızına duyduğun aşk da, Tanrı aşkının 2,5 yaşındaki bir kız çocuğu manzarasında şekillenmiş hali. Kuş, ayakkabı, insan, ney...Hiç önemli değil, yeter ki duyduğun aşkın içinde samimiyet olsun..."   röportajın linki

Ben bir röportaj okur severim. Bs player’ımdan karışık Türkçe müzik arşivimden seçme parçalarımı dinlerken diğer duyularımla hiç tanımadığım birilerinin kısa hayat cümleciklerinin üzerinden geçiyorum. Başkalarının cümleleri içerisindeki hayatı öğrenmeye öylesine hevesliyim ki. Ne yapmış, nasıl büyük adam olmuş, yaşamında neyi ıskalamış, neden ders almışta neyi en çok sevmiş, niye aşık olmuş terk etmemiş, hep gitmiş hiç kalmamış, diğer yandan öteki suların dibinde, paraşütün tepesinde, dağın yamacında, buzullarda, çölde, evinin bahçesinde ne hissetmiş? Paylaşırken, bencilken, severken, acı çekerken, yardım ederken, gezerken tozarken yaşarken bunu nasıl becerebilmiş. Merak ediyorum. Keyif alıyorum elimde değil!

Ve bunları okurken evimde, odamda, şu sırtlığı kırık gevşek vidalı yamuk sandalyeme daha fazla çakılıp kalmış hissediyorum kendimi! Ben böle kendi başınalığa mahkum bilgisayarımın karşısında oturmuş bişiler okur gevelerken müzik çalarımdan Teoman “ benimse yenmiş tırnaklarım titrek ellerim var” diye söyleniyor. Sanki cümlesine “benimse” değil de "seninse" diye başlıyor gibi geliyor kulağıma.

İstanbul’da sonbahar. Eylül. Üşüyorum. Eylülü seviyorum ama üşüyorum. Üşüyorum çünkü eylül geldi, eylül geldi ve ben üşüyorooom! Ama aslında doğru cümle bu değildi. Doğrusu “Eylül. Yalnızım. Eylülü seviyorum ama yalnızım. Yalnızım çünkü eylül geldi, eylül geldi  ve ben yalnızıııııım!” olacaktı! Sonra düşünüyorum  .................
..............................................................................
...ki! Hım?

Hayallerime yeni bir tane daha ekledim geçenlerde. Karavanda yaşama fikri hoşuma gitti. Yılın bir iki ayı belki. 40 yaşında olabilirim o vakit, daha genç yada daha yaşlı, daha göbekli yada daha zayıf, hep koca burunlu olabilirim belki. Çocuklarım da olabilir olsun hatta fena olmaz. Tüm bunlara rağmen muhteşem bir denizin ve ormanın kıyısında bir yerde karavanımda gündelik işimi gücümü yapmanın, hayatın başka bir yanını yaşamanın mutluluğunda olabilirim.

Hayal ediyorum…

Ben bir röportaj okur severim! Of diyorum oooofffffffffff