30 Nisan 2007 Pazartesi

doooooooooooooooooooooooooooooo

Doğmayı ben istemedim. Herhalde öyle bir imkanları olsa da bana sormazlardı.
Heyhat! Artık annemin envanterinde ömür boyu demirbaş hanesine yazılıyım.
Babamın envanterinden çıkalı 25 yıl oldu. Sonuçta hep şunu düşünmüşümdür.
alış veriş bencilce bir şeydir ve eğer düşüncesizce yapılırsa bazı ürünler başınıza bela olabilir. Baş belası bir demirbaş oldum sonuçta. Bunu da ben istemedim.

Ne biliyim daha istemediğim bir çok şey oldum mesela adımı koyduklarından haberim yoktu. Saçlarım, kaşlarım, gözlerim koyu kestane oldu. Alıştım tabi bu duruma. Adımı da soyutladım bir bakıma Zeynep'den başka her şeyim. Koç kızıyım örneğin. Bak bunu istemiştim. Tâ ki 22 yaşıma kadar boğa kızı olarak yaşayıp koç kızı olmayı ıskalayışıma içerlerdim. Koçmuşum hakikaten. Şaka değil. Neticede biraz boynuzlarım küçülmüş oldu sadece o kadar. Hala bir boğa gibi uyuyorum.

İlle de bişiy olacaktıysam bir bok böceği ya da bir kuş ya da bir hava olmak isterdim.
Ama sadece bir hava daha fazla değil! Var olmamak en güzeli olurdu. Madem bana soran olmadı bari gelmişken uzunca bi kalıyım.

Korktunuz mu?

Ben zaten bu topraklarda kalıcı değilim. Bir yelkenlim olsun alıp başımı gideyim.
Kürkçü dükkanım İstanbul olsun. Öyle yaşlanıyım sulara bata çıka. Sonra dünya küçüldükçe küçülsün. Yelkenlim kağıttan bir gemiye dönüşsün. Dünyada camdan kavonoz dipli bir oyuncağa. Sallanıp yuvarlandıkça camdan dünya ben kağıttan gemimle evrilip devrilip bir o yana bir bu yana... Plastik balıklarım olsun ve de öle ıvır zıvır ucuz işportalıklar. Ne para ne pul ne yemek derdi. Kağıttan kitaplarım birde. Vay be desem denize bakıp. Hayat bu işte. Gerisi hikaye...

İnsan olmuşum!..