Heyhat! Artık annemin envanterinde ömür boyu demirbaş
hanesine yazılıyım.
Babamın envanterinden çıkalı 25 yıl oldu. Sonuçta
hep şunu düşünmüşümdür.
alış veriş bencilce bir şeydir ve eğer düşüncesizce
yapılırsa bazı ürünler başınıza bela olabilir. Baş belası bir demirbaş oldum sonuçta. Bunu da ben
istemedim.
Ne biliyim daha istemediğim bir çok şey oldum mesela adımı koyduklarından haberim yoktu. Saçlarım, kaşlarım, gözlerim koyu kestane oldu. Alıştım
tabi bu duruma. Adımı da soyutladım bir bakıma Zeynep'den başka her şeyim. Koç
kızıyım örneğin. Bak bunu istemiştim. Tâ ki 22 yaşıma kadar boğa kızı olarak
yaşayıp koç kızı olmayı ıskalayışıma içerlerdim. Koçmuşum hakikaten. Şaka
değil. Neticede biraz boynuzlarım küçülmüş oldu sadece o kadar. Hala bir
boğa gibi uyuyorum.
İlle de bişiy olacaktıysam bir bok böceği ya da bir kuş
ya da bir hava olmak isterdim.
Ama sadece bir hava daha fazla değil! Var olmamak en
güzeli olurdu. Madem bana soran olmadı bari gelmişken uzunca bi kalıyım.
Korktunuz mu?
Ben zaten bu topraklarda kalıcı değilim. Bir yelkenlim
olsun alıp başımı gideyim.
Kürkçü dükkanım İstanbul olsun. Öyle yaşlanıyım sulara
bata çıka. Sonra dünya küçüldükçe küçülsün. Yelkenlim kağıttan bir gemiye
dönüşsün. Dünyada camdan kavonoz dipli bir oyuncağa. Sallanıp yuvarlandıkça camdan dünya ben
kağıttan gemimle evrilip devrilip bir o yana bir bu yana... Plastik balıklarım olsun ve de öle ıvır zıvır ucuz
işportalıklar. Ne para ne pul ne yemek derdi. Kağıttan kitaplarım birde. Vay be desem denize bakıp.
Hayat bu işte. Gerisi hikaye...
İnsan olmuşum!..