9 Mayıs 2007 Çarşamba

mutlu musun?


Tepemde sürekli bıdı bıdılaar!

Her şeye boş verdimse de boş vermedim bir bakıma. Boş vermediklerimi anlatamayışımdan susuşum. Sustum. Boşuna, ne kadar anlatırsam anlatayım bitmiyor bıdılar! Çareyi kendimi odama kapatmakta buldum. Belki uzaklaştıkça yok olma ihtimali yükselir diye bıdıların!
Emin değilim!

Cold Play: In my place

O günden beri; o kısa filmden beri bende aynı soruyu soruyorum: Mutlu musun?

Daha mutlu olduğunu söyleyen çıkmadı. ( Ayşegül hariç, o kuru fasulye )  Yeni çağ akımı mıdır, metropolleşmemizin hediyesi midir mutsuzluk? Tam olarak sebebi nedir? Biçimi ne biçimdir? Cevaplar hep aynı kapıya çıkardı beni. Herkes mutsuz!!!

Arada çocukluğuma iniyorum oradan ilk gençlime çıkıyorum. Şuan ikinci gençliğimi yaşıyorum gibiyim sanki. Zaman kavramı aptal bir matematik sorusu gibi benim için. Hiçbir zaman çözmekten keyif almadığım matematik  denklemlerinden hiç ayırt etmediğim için ikisini de tarihimin derinliklerine salladım. Ne var ki tarih zamandan bağımsız düşünülebilen bir olgu değil. Üstelik çok gerçek. Unutulan en büyük zamanlar tarihin içinde. Zamanda döner dolanır ayağımıza takılır. Kafamızı gözümüzü yarar. Bazen kalbimizi yaralar. Kaçış yok.

Bıdılar her yerdeler!

Çağın omzuma yüklediklerinden silkinmeye gayret ediyorum. Omuz silktikçe ben daha bir gayretle çıkırdıyor akreple yelkovan. Sürekli bir dıgıdık durumları zamanın ibrelerinde. Soluksuz, sonsuz, kaç trilyonuncu turlarındalar. Sayamıyorum! Aman Allah’ım…

-          Napıyorsun?

-           Hiçbirşey.


-          ?!
-          Hiç bir şey yapmıyor musun?

-          Hiçbirşey yapmıyorum.

-          Ya okul?!

-          O zaten bir hiç. Bende yokum aslında şuanda. Rıhtım da bomboş . Sen de kendi kendine konuşuyorsun.

-          !?
-          Peki ya nasılsın?

-          Kim?

-          Sen?

-    Ya sen?  Mutlu musun?!..


 09 Mayıs 2007 / Çarşamba
Saat: 01:00
İstanbul- odam