19 Kasım 2013 Salı

cimri yazı

.
.
.

orada bir ağaç yok
ben yokum

.
.
.























14 Kasım 2013 Perşembe

Descartes





...

Orada bir köpek mi var yoksa bir insan mı ?
Orada duran bir şey var mı?
Bundan emin olamam. Rüya ya da hayal görüyor olabilirim.
Ya da muzip bir şeytan benimle oyun oynuyor olabilir.

hımmm...

...

















10 Kasım 2013 Pazar

6 Kasım 2013 Çarşamba

plates öncesi


.
.

İçimde yazılar birikiyor, birikiyoor, birikiyooor...
Epey bir vakittir, nerden başlasam, nasıl anlatsam, sıkmadan, baymadan içimdekileri nasıl özetlesem diye düşünüyorum. Bir iki cümle kondurup kaçıyorum. Okuyucu olmanın dayanılmaz cazibesinden kurtulamıyorum ne mutlu bana ki. Şu kısıtlı blog çevremde zevkle takip etiğim bir bloggerın duygusu güzel bu yazısı ittiriverdi parmaklarımın ucundan beni...

Tım tım tımmm

Bağıra çağıra şarkı söylemek hissiyle dolduğum, güneşli bir kasım çarşambası... Yazdan bir gün çalmış zamanın suçuna ortaklık etmek için çıkıp yürüyüşe gitmenin, camları sonuna kadar açıp üşümeden tık tık tık yapmanın keyfini çıkarıyorum. Böyle bir günün müziği nasıl olmalı, hangi müzik anlatır bu ruh halimi...Araştırıyorum... Peki bu nasıl?  Gittikçe yükselen bir ritim.

İçinde gezindiğim bu zamanların bambaşka bir ruhu var. Yasakların daha özenle hatırlamamıza neden olduğu milli ve toplumsal değerlerimizi yeniden ön sıralara taşıyoruz... Eskiden olsa daha da öfkeli olurdum... Başka duyguları öğreniyorum, ne kadar kırılsamda, kızsamda herşeyin altında yatan bir 'neden?' sorusu bu duygularımın önüne geçiyor. Ben anlamak istiyorum. Neden yasak, neden günah, neden kızgın.. Bölen ayrıştıran neden ne? Bu öfkenin bir parçası olmak hiç de işime gelmiyor doğrusu.

Küçücük bir yeşil alan buldum. sakin bir yer, etrafta pek insan yok, kimseye toslamadan, istediğim kadar aynı patikada turlayabilirim. Birden etrafta bir sürü ağaç olduğunu farkettim. Ah dedim, çok özür dilerim, daha önce sizleri bu kadar gerçekçi farketmemiştim. Oysa siz hep buradasınız ama ben sizi daha yeni görüyorum... Daha önce öylece yanınızdan geçip gittiğimde ne çok şey kaçırmışım. Ağacın varlığını daha iyi hissetmek için kalın gövdeli bir tanesinine yaslanıp öylece biraz etrafı dinledim... Bunu tekrarlayacağım.

Ağaçlarla dolu bir yerde yaşamalıyım. Burada ne işim var benim!







.




24 Ekim 2013 Perşembe

ben şuu

.
.
.
Rüyamda sevdiğim adam bana; "şuu" diye sesleniyor. O ne demek diyorum, "sen şuu'sun..." diyor bana hınzır hınzır bakarak. Yani çok şuhsun" diyor... Bilemiyorum...
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

19 Ekim 2013 Cumartesi

tım tım tım


.

Kendimi özlüyorum, bana beni anlatabilir misin? Yani sen anlat ben susayım. Her zamankinin aksine. Dinlediğim müzikleri zihnime kaydedebiliyorum ama isimlerini müzisyenlerini hatırlayamam... Belleğimde kayıt kısmının bu özelliği arızalı.
.
.
.
.
Bir ekim gecesi müziği çalıyor fizy pileyırımdan. En sevdiklerimdendir
.
.
.
.
.
tım tım tımmmmm...
.
.
.
.
Üşüyorum.
.
.
.
Topkapı Sarayı'nın bahçesindeki ağaçlardan birine sarıldım. Çok kısa bir andı. Uzun sürmesini isterdim. Uzun zamandır bir ağaçla yakın temas kuramıyorum. Sonra gidip bir başkasına sarıldım. Üşümeyeceğim bir mevsimde, sırtımı bir ağaca dayayıp varsa rüzgarın ve doğanın sesini dinlemek istiyorum... İnsan sesi olmasın etrafımda... Karıncaların vücudumu istila etmesinden korkuyorum.
.
.
.

17 Haziran 2013 Pazartesi

ŞEHİT ANNEMİZİN ÇAĞRISINA KULAK VER






AĞZINA SAĞLIK ANNECİM...

"...HESABINI BİLMEYEN KASABIN BIÇAĞINDA KALIR HER ZAMAN..."

"MİLLİ İRADE BİLDİRİSİNE " ÇAĞRIDA BULUNUYOR !!!

LÜTFEN BU SESE KULAK VERİN...

 " BEN CAN VERMİŞİM TAPUSU BENDE BU ÜLKENİN, TÜRK DE BENİM, KÜRTDE BENİM, SEN KİM OLUYORSUN !! "

MİLLİ İRADE BİLDİRİSİ  KATILIN LÜTFENN

9 Şubat 2013 Cumartesi

ne var ne yoksa



Dediğim gibi, devam ediyor...

Havada asılı kalmış isim kartları ile yaşıyorum, kendi boşluklarımda yaşıyorum diyemem, her yerde, her nefes alışımda soluyorum, bir kısmı iç duvarlarıma yapışıklar, onları dışarı üfüremiyorum, yığınla harfler kümesi gibi, değişmeden başka harflere benzemeden kendi biçimlerinde çoğalıyorlar, ben nereye gidersem benimle, yiyip içtiklerimle eriyip gittikleri filan yok, bir tuvalet çukurundan aşağı düşecekleri, kirpiklerimin arasından uçup gidecekleri, hafızamın patlayan balonları ile kaybolacakları yok, sızmaya devam ediyor işte, tek söyleyebileceğim planlanmış bir şey olmadığından engellenebilir gibi durmadığı, ne kadar sürer bilmiyorum, öyle...

Şikayetim yok.