YANLIŞ İNSANA DUYULAN AŞK BİLE HİÇ AŞIK OLMAMAKTAN İYİDİR
"Bütün aşkların özü, Tanrı'ya duyulan aşk. Ama aşk, aşktır. Mevlânâ diyor ki: "Gönlünde aşk olsun da neye karşı olursa olsun." Yanlış insana duyulan aşk bile hiç aşık olmamaktan iyidir. Bir kadına ya da bir erkeğe duyduğun aşkla, Tanrı'ya duyduğun aşkı ayırmak mümkün değil. Çok sevdiğin bir insanın gözüne baktığında, onun gözünde gördüğün o ışık, Tanrı'nın yansımasıdır. Kızına duyduğun aşk da, Tanrı aşkının 2,5 yaşındaki bir kız çocuğu manzarasında şekillenmiş hali. Kuş, ayakkabı, insan, ney...Hiç önemli değil, yeter ki duyduğun aşkın içinde samimiyet olsun..." röportajın linki
Ben bir röportaj okur severim. Bs player’ımdan karışık
Türkçe müzik arşivimden seçme parçalarımı dinlerken diğer duyularımla hiç
tanımadığım birilerinin kısa hayat cümleciklerinin üzerinden geçiyorum.
Başkalarının cümleleri içerisindeki hayatı öğrenmeye öylesine hevesliyim ki. Ne
yapmış, nasıl büyük adam olmuş, yaşamında neyi ıskalamış, neden ders almışta
neyi en çok sevmiş, niye aşık olmuş terk etmemiş, hep gitmiş hiç kalmamış,
diğer yandan öteki suların dibinde, paraşütün tepesinde, dağın yamacında, buzullarda,
çölde, evinin bahçesinde ne hissetmiş? Paylaşırken, bencilken, severken, acı
çekerken, yardım ederken, gezerken tozarken yaşarken bunu nasıl becerebilmiş.
Merak ediyorum. Keyif alıyorum elimde değil!
Ve bunları okurken evimde, odamda, şu sırtlığı kırık gevşek
vidalı yamuk sandalyeme daha fazla çakılıp kalmış hissediyorum kendimi! Ben
böle kendi başınalığa mahkum bilgisayarımın karşısında oturmuş bişiler okur
gevelerken müzik çalarımdan Teoman “ benimse yenmiş tırnaklarım titrek ellerim
var” diye söyleniyor. Sanki cümlesine “benimse” değil de "seninse" diye başlıyor
gibi geliyor kulağıma.
İstanbul’da sonbahar. Eylül. Üşüyorum. Eylülü seviyorum ama
üşüyorum. Üşüyorum çünkü eylül geldi, eylül geldi ve ben üşüyorooom! Ama
aslında doğru cümle bu değildi. Doğrusu “Eylül. Yalnızım. Eylülü seviyorum ama
yalnızım. Yalnızım çünkü eylül geldi, eylül geldi ve ben yalnızıııııım!” olacaktı! Sonra düşünüyorum .................
..............................................................................
...ki! Hım?
..............................................................................
...ki! Hım?
Hayallerime yeni bir tane daha ekledim geçenlerde. Karavanda
yaşama fikri hoşuma gitti. Yılın bir iki ayı belki. 40 yaşında olabilirim o
vakit, daha genç yada daha yaşlı, daha göbekli yada daha zayıf, hep koca
burunlu olabilirim belki. Çocuklarım da olabilir olsun hatta fena olmaz. Tüm
bunlara rağmen muhteşem bir denizin ve ormanın kıyısında bir yerde karavanımda
gündelik işimi gücümü yapmanın, hayatın başka bir yanını yaşamanın mutluluğunda
olabilirim.
Hayal ediyorum…
Ben bir röportaj okur severim! Of diyorum oooofffffffffff