13 Mayıs 2016 Cuma

Sıradan şeyler

Hayatıma katılan yeni neşe, mutluluk, yaşam sevinci. Kendisi böyle mışıl mışıl uyuyor beyefendinin ama sabah dört beş oldumuydu tepemde bitiyor. Tek başına oynamayı öğrenemedi daha. Uykum bölünüyor sonra saat yedi sekiz gibi tekrar uykuya dalıyorum. Düzensiz uykuların kucağındayım. Dün günü çarşamba sanıyordum meğer perşembeymiş.  Akıl başta değil ki! Geçici işte hep bunlar. İyot hapına başladım ama halsizliğim devam ediyor. Bir yandan halsiz olmam iyi hem deliksiz uyuyorum rüya bile görmüyorum hem de sakinim.

Bizim insanımız bu sıra verme, bekleme konusunda çok kaba. Ezer geçer arkasına bakmaz vs. Ben çok yaşıyorum, artık bende sinirlenmemeyi öğrendim ama ne diyeceksem de diyorum onlar bana sinir oluyor, sakin sakin lafımı sokuyorum... Tabi hep aynı cevabı alıyorum; "tamam işte özür diledik ya amma uzattın!"

Geçenlerde metrobüse girişte adamın biri beni götüyle itekleyerek akbil kabinine basıp geçti. Gidip parmağımla adamın omzuna bastırıp "ben sizin gibi insanları her gün görüyorum, sürekli çarpıp, ezip geçip, kaba saba itip kakan. Yanda ki akbiller boştu niye beni itip ayağıma basıp geçtiniz?" diye sordum. Acelesi varmış, muhasebeciymiş vs vs özür dilermiş, Dedim; "bana ne senin işinden neysen nesin! Benimde acelem var belki, sen benden özür dile diye demedim zaten kabalığınız... adam kendi kabalığının hatırlatılmasından rahatsız olunca aynı cevabı verdi; "tamam işte özür diledik ya amma uzattın..." Özür dileyebilecek kadar medeni isen öncesinde önündeki ardında ki insanın ayaklarına basıp geçecek kadar kaba, öküz, saçma biri olmaya hak kazanıyorsun yani...
....
İyi ki Üzüm var, o sadece oyun oynarken koşturduğunda depar atarken yada oynamak için hoplayıp zıplarken filan minik kazalar yapıyor. Bile isteye kalbimi kırmaz mesela. Seviyormuş gibi yapıp arkasını dönüp gitmez, yanlış anlaşılacak hiç bir tarafı yok bir kere, belli ki onu sevmemden şikayetçi değil. Öyle koşulsuz bir sevgi O'nunkisi. Beklemediğin bir anda gelip ayaklarının ucuna kıvrılı verir mest eder seni.